They take Lissa’s face in their hands and cry and kiss her
cheeks and tell her how much she looks like her mother,
and when they hug Lissa to their chests in their embrace,
she knows that they have lived through illnesses and lived
through children and lived through no children and that they
are a tribe, these women, with their battered bodies and
their scars.
Lissa'nın yüzünü ellerinin arasına alıp ağlıyorlar ve yanaklarından öpüyorlar ve ona annesine ne kadar benzediğini söylüyorlar, ve Lissa'yı kucaklayıp göğüslerine bastırdıklarında, hastalıklarla yaşadıklarını, çocuklarla yaşadıklarını ve çocuk sahibi olmadıklarını ve bu kadınların hırpalanmış bedenleri ve yaralarıyla bir kabile olduklarını biliyor.