İngilizce

All great civilizations begin, as Arnold Toynbee has shown,
with a religious impetus. They do not stay there, however, just
as a person cannot remain a child. Any civilization that does
not move beyond its original religious impulse is clinging to infancy. It will never reach critical maturity. But on the other
hand, a civilization that loses touch entirely with the fantasy
world, that fears and represses its religious sources, is just as
badly off. It is like a person pursued by a past he is afraid to
accept. The style of such a civilization becomes either “closed
and ossified” or obsessively voguish. Either it is afraid to risk
breaking its secular masks or it is incapable of allowing the
imagination to create new ones. Without secularization a culture
gropes forever in the lurid world of fantasy. But without fantasy a society cuts itself off from the visceral fonts of renewal.
Like individuals, civilizations can neither crouch in their pasts
nor repudiate them. They must learn to live with them creatively. Nor can they exist entirely either in the night world or
in the day world. An alternation is needed and fantasy provides
the bridge. It is a twilight or dawn phenomenon—the waking
state that is closest to dreams. It is alsc a dream state in which
nonetheless we remain fully awake. Like religion, it links past,
present, and future, and spans the two worlds in which man is
fated to live.

Türkçe

Arnold Toynbee'nin gösterdiği gibi, tüm büyük medeniyetler dini bir dürtüyle başlar. Ancak orada kalmazlar, tıpkı bir kişinin çocuk kalamayacağı gibi. Orijinal dini dürtüsünün ötesine geçmeyen herhangi bir medeniyet bebekliğe tutunmaktadır. Asla kritik olgunluğa ulaşamayacaktır. Ancak diğer yandan, fantezi dünyasıylaTamamen temasını kaybeden, dini kaynaklarından korkan ve onları bastıran bir medeniyet de aynı derecede kötü durumdadır. Bu, kabul etmekten korktuğu bir geçmiş tarafından takip edilen bir kişi gibidir. Böyle bir medeniyetin tarzı ya "kapalı ve kemikleşmiş" ya da takıntılı bir şekilde moda olur. Ya laik maskelerini kırma riskinden korkuyordur ya da hayal gücünün yenilerini yaratmasına izin veremez. Laikleşme olmadan bir kültür, fantezinin korkunç dünyasında sonsuza kadar el yordamıyla ilerler. Ancak fantezi olmadan bir toplum kendini yenilenmenin içgüdüsel kaynaklarından koparır.
Bireyler gibi, medeniyetler de ne geçmişlerinde saklanabilir
ne de onları reddedebilir. Onlarla yaratıcı bir şekilde yaşamayı öğrenmelidirler. Ne gece dünyasında ne de gündüz dünyasında tamamen var olamazlar. Bir değişime ihtiyaç vardır ve fantezi köprüyü sağlar. Bu bir alacakaranlık veya şafak olgusudur—rüyalara en yakın olan uyanıklık durumudur. Aynı zamanda, yine de tamamen uyanık kaldığımız bir rüya durumudur. Din gibi, geçmişi,
şimdiyi ve geleceği birbirine bağlar ve insanın yaşamaya mahkum olduğu iki dünyayı kapsar.

(5000 karakter kaldı)
İngilizce
Türkçe

İçindekiler

Son çeviriler

devamını göster›
ADS - REKLAMLAR