Every year during the month of March a family of ragged gypsies would set up their tents near the village, and with a great uproar of pipes and kettledrums they would display new inventions. First they brought the magnet. A heavy gypsy with an untamed beard and sparrow hands, who introduced himself as Melquíades, put on a bold public demonstration of what he himself called the eighth wonder of the learned alchemists of Macedonia. He went from house to house dragging two metal ingots and everybody was amazed to see pots, pans, tongs and braziers tumble down from their places and beams creak from the desperation of nails and screws trying to emerge, and even objects that had been lost for a long time appeared from where they had been searched for most and went dragging along in turbulent confusion behind Melquíades’ magical irons
Her yıl Mart ayında, yırtık pırtık bir çingene ailesi köyün yakınlarına çadırlarını kurar ve büyük bir boru ve davul zurna gürültüsüyle yeni icatlarını sergilerlerdi. Önce mıknatısı getirirlerdi. Kendini Melquíades olarak tanıtan, yabani sakallı ve serçe elleri olan şişman bir çingene, Makedonya'nın bilgili simyacılarının sekizinci harikası olarak adlandırdığı şeyi cesurca halka açık bir şekilde sergiledi. Evden eve iki metal külçe sürükleyerek dolaştı ve herkes tencere, tava, maşa ve mangalların yerlerinden yuvarlandığını ve kirişlerin, çıkmaya çalışan çivi ve vidaların çaresizliğinden gıcırdadığını ve hatta uzun zamandır kaybolmuş nesnelerin bile en çok arandıkları yerden ortaya çıkıp Melquíades'in büyülü demirlerinin ardında çalkantılı bir karmaşa içinde sürüklenerek gittiğini görünce hayrete düştü.